Sayın Dr. Bekir TÜRKMEN’in Sansürsüz Ajansta yayınlamış olduğu Yöremizin geçmişini anılarına sindirerek yazdığı, yöremizin sosyal, kültürel tarihini de anlatan kıymetli birer belge niteliğindeki anılarından, yalnız Derelli içi köylerimizin değil yolu üzerindeki diğer köylerimizin de bin dokuz yüz altmış yetmişli yıllarında sosyal hayatında ve anılarında önemli bir yer tutan Çakır Ali'nin kamyonunu anlattığı yazısını aynı duyguları paylaşan köylülerimize de  nostalji yaşatması ve yeni nesle de eskiden bir kesit sunması için sitemizde paylaşıyoruz. Yazarımıza teşşekür ederek selam ve saygılarımız sunarız..

 

ÇAKIR ALİ’NİN KAMYONU

 

Dr. Bekir Türkmen*

Önce yirmi kilometre yürünür, sonra da Gebeş Değirmeni’nden bir kamyona binilir ve şehre gidilirdi. Bunu ameliyat için gittiğimde, sınama yoluyla öğrenmiştim. Köyümüze bir sonbahar günü yeni açılmış ham (toprak) yoldan bir kamyon gelmişti. Ben hariç arkadaşlarım kendi kendine hareket eden, hız yapan bir vasıtayı ilk kez görüyordu. Benim de ikinci kez görmemdi. Yağmur yağarsa yollar çamur olur, kamyon gidemez diye askerlik yapmış yetişkinler kendi aralarında konuşuyorlardı. Biz çocuklar da ah bir yağmur yağsa, kamyon da köyde kalsa diye dua ediyorduk. Daha sonra bardaktan boşanırcasına yağmur yağdı. Kamyon köyde üç gün kaldı. Kamyonun yanına her gidişimizde arkadaşım Muammer egzoza eğilir bir-iki nefes çeker ve ne de güzel kokuyor derdi. Yaz boyu yaylada kalmış olmasından olacak ki büyük kentlerde herkesin şikayet ettiği egzoz kokusu bizim Muammer için bulunmaz nimetti.

 

 

ÇAKIR ALİ’NİN KAMYONU

Dr. Bekir Türkmen*

Önce yirmi kilometre yürünür, sonra da Gebeş Değirmeni’nden bir kamyona binilir ve şehre gidilirdi. Bunu ameliyat için gittiğimde, sınama yoluyla öğrenmiştim. Köyümüze bir sonbahar günü yeni açılmış ham (toprak) yoldan bir kamyon gelmişti. Ben hariç arkadaşlarım kendi kendine hareket eden, hız yapan bir vasıtayı ilk kez görüyordu. Benim de ikinci kez görmemdi. Yağmur yağarsa yollar çamur olur, kamyon gidemez diye askerlik yapmış yetişkinler kendi aralarında konuşuyorlardı. Biz çocuklar da ah bir yağmur yağsa, kamyon da köyde kalsa diye dua ediyorduk. Daha sonra bardaktan boşanırcasına yağmur yağdı. Kamyon köyde üç gün kaldı. Kamyonun yanına her gidişimizde arkadaşım Muammer egzoza eğilir bir-iki nefes çeker ve ne de güzel kokuyor derdi. Yaz boyu yaylada kalmış olmasından olacak ki büyük kentlerde herkesin şikayet ettiği egzoz kokusu bizim Muammer için bulunmaz nimetti.

            Sonra, Çakır Ali’nin kamyonu köye gelip-gitmeye ve yolcu taşımaya başladı. Yaz kış kasası açık kamyona onlarca köylü biner ve kente gider-gelirdi. Şoför mahalline yada şoför mahallinin üstündeki, kasadakilere üstten bakan yere nüfuz sahibi hatırlı kişiler otururdu. Çakır Ali, kışın bile çadır eskimesin diye kasanın üstüne çadır çekmezdi. Hem şahıs başına, hem de parça başı eşya fiyat tarifesi uygulardı. İlkokul 3.Sınıfa kadar olanlardan ücret talep etmezdi. Beni bir iki kez annemler bu tarifeden yararlanmak üzere Çankırı’ya, pazara gönderdiler. Çakır Alinin eli cebinde, ağzında sigara fiyakalı fiyakalı denetim yaparken neler hissettiğimi siz bana sorun. Bu öyle ağır bir yük ve aşağılanma manzarası ki seyretmenizi asla tavsiye etmem.

Kenti gündüzleri görmek yetmiyordu.Çünkü yetişkinlerin anlattıklarına göre kent geceleri ışıl ışıl,pırıl pırıldı. Evimizdeki gaz lambasından babaannemin idaresinden ve onların kör ışıklarından bıkmıştım. Bir lüksümüz bile yoktu. Lüks; gaz yağıyla çalışır ötekilerden daha iyi aydınlatırdı. Arkadaşım Visali’nin babası Kızılırmak Oteli’ni kiralamış işletmeciliğini yapıyordu. Bir gidişimde sözde kamyonun kalkış saatine yetişemeyip Ethem Amca'’ın oteline gittim.Ethem Amca yeğenini el üstünde tutuyordu. Bana yemek dahil birçok ikramda bulundu. Işıl ışıl sokakları görmek ve aydınlıkta dolaşmak üzere hava karardığında izin aldım. Olacak şey değil bütün sokaklar gündüz gibi aydınlıktı. İmarete giderken bir sokakta akranım sayılabilecek kız ve erkek çocuklar ip atlıyorlardı. Giysileri ve konuşmaları bana benzemiyordu. Hepsi gayet güzel konuşuyor ve çok iyi anlaşıyordu. Birbirlerini sümsüklemiyorlardı* . Yanlarına yaklaşıp bunları izlemeye başladım. Bir ara ortası delik ikibuçuk kuruşlukların yerlere tane tane düştüğünü farkettim. Yerden topladığım ortası delik kuruşları basmadan yapılmış, ağzı büzgülü “kese”me yerleştirdim. Gecenin aydınlığı keseme de yansımıştı. Ertesi gün Ilgaz Dağı’ndan getirilmiş karlarla soğutulan gazozu seyretmekle yetinmedim, doyasıya içtim. İkindin üzeri köye döndüğümde arkadaşlarıma hem izlenimlerimi anlattım, hem de onlar için kuruşlarla satın aldığım cikletleri ikram ettim.

* Dr. Bekir TÜRKMEN

Derelli Müsellim Köyü 01.01.1955 doğumlu, Sosyal Hizmet Uzmanı, Emekli Eğitim Yöneticiliği ve Deneticiliği Öğretim Üyesi (Sosyal Pedegog)

KAYNAK: http://www.bekirturkmen.com/dosya/Sans%C3%BCrs%C3%BCz%20Ajans.pdf (01.10.2023 Saat: “7:41)